US Open Merkez Kort stadına ismi verilen, tarihin en başarılı siyahi tenis oyuncusu Arthur Ashe, kısa ancak başarı dolu yaşamında, kalıcı izler bırakmış birisi. Amerika Birleşik Devletleri’nin Richmond, Virginia eyaletinde 10 Temmuz 1943’te doğan Arthur, kariyerinde üç Grand Slam şampiyonluğu yaşadı. Wimbledon, Amerika Açık ve Avustralya Açık'ı kazanarak, bu başarıya imza atan tek siyahi kişi oldu. Bu yazımızda tenis dünyasının ve Amerika’nın bir numaralı siyahi tenis oyuncusu olan Arthur Robert Ashe’nin hayatından bahsediyor olacağız. Arthur Ashe kimdir? Özel hayatı ve kariyeri ile ilgili merak edilenleri kaleme alacağız.
AYRICA: 24 Farklı Kişiliğiyle Billy Milligan Kimdir? Hayatı - Kişilikleri - Hastalığı - Ölümü
İçindekiler
AYRICA: Tenis Dünyasının Dev İsmi Arthur Ashe Kimdir? Arthur Ashe Hayatı ve Sözleri
Arthur Ashe Kimdir? Arthur Ashe Hayatı ve Sözleri
AYRICA: Psikolog Doğan Cüceloğlu Kimdir? Hayatı - Eğitimi - Eserleri - Ölümü
Arthur Ashe, akıllarda yalnızca başarılarıyla değil, fikirleri ve insanlar için verdiği çabaları ile de yer aldı. Henüz 6 yaşındayken, annesi Mattie Cordell Cunningham Ashe’i kaybetti. Annesinin ölümü onu derinden yaraladı. Bir gün öylece hastaneye çekip gittiğini ve dönmediğini dile getiren Ashe, annesinin ölümünü kolay kabullenemedi.
AYRICA: Frida Kahlo Kimdir? Hayatı, Eserleri, Mektupları, Sözleri ve Hakkında Bilinmeyenler
Arthur Ashe’nin babası Arthur Robert Ashe Sr tamirciydi ve tam bir takıntı hastasıydı. Onunla yaşamak adeta bir işkenceye dönüşebiliyordu. Arthur’un dış dünyadan gelebilecek fiziksel ve ruhsal zararlara karşı korunması için, onun hayatını adeta bir hapishaneye çevirdi. Okul, ev ve kilise arasında mekik dokuyan Arthur, annesinin yokluğuyla da baş etmeye çalışıyordu.
Özellikle anne Mattie’nin ölümünden sonra, baba Arthur’un takıntıları daha da artmıştı. Arthur’la birlikte okula giderken saat ile yolun ne kadar zaman aldığını ölçüyor ve Arthur’a zamanında evde olmazsa, yaşayacağı işkenceden bahsediyordu.
Arthur Ashe babasının söylediklerini yerine getirmedikleri zaman, babasının kemerle sırtına vurduğunu dile getirir.
Bu boğucu işkenceden kurtulmak için Arthur sporla ilgilenmeyi istedi ancak babasının takıntıları neticesinde, o dönemin en popüler oyunu olan Amerikan futboluna giremedi. Babası onun için tenisin daha uygun, daha risksiz olduğunu söyledi ve böylelikle Arthur Ashe’nin tenis hayatı başlamış oldu.
Arthur Ashe Kariyeri
Babasının takıntılı tavırlarıyla birlikte tenise başlayan Arthur Ashe, mahalle turnuvalarında oynamaya başladı. Daha sonra yerel kortlardan, eyaletler arası kortlara oyununu taşıdı. Tarihin efsanevi oyuncularından biri olma yolunda hızla ilerliyordu. Tenise olan hayranlığı aslında tenis öğrencisi olan Ron Charity’den geliyordu. Ondan temel vuruş dersleri almış, evlerinin arka bahçesindeki tenis kortunda onunla oyunlar oynamıştı.
Annesinin yokluğunda yaşadığı acıyı hırsıyla tenise verdi. Annesinin başarılarını izleyip gurur duymasını istiyordu. Böylelikle, Robert Walter Johnson’ın dikkatini çekti. Robert Walter onun antrenörlüğünü yaptı ve bu değerli yeteneğin pırlanta gibi parlamasına katkıda bulundu.
Liseyi bitirdikten sonra, 1960 yılında Junior klasmanında ulusal şampiyon oldu. 1961 yılında aynı başarıyı tekrarladı. 1963 yılında Kaliforniya Üniversitesinden tenis bursu almaya başladı. Ancak bu burs, askerlik yapmasını gerektiriyordu ve böylelikle askere girdi ve 1966 yılından 1969 yılına kadar ABD ordusunda görev yaptı.
1963 yılında Davis Cup’ta korta çıktı ve Amerikan Davis Takımına seçilen ilk siyahi oyuncu oldu.
1968 yılında Amerikan ordusunda tenis komitesini yürüttü ve şampiyonluk turnuvasına katıldı. Teğmen iken, şampiyonlukla ayrıldığı turnuvada rakibi, Davis takımında oyun arkadaşı olan Bob Lutz idi.
Yine 1968 yılında, ABD Açık Ulusal Şampiyonasını kazanarak başarısını ortaya koydu ve böylelikle açık dönemin ilk Amerika Açık turnuvasını kazanan, ilk siyahi oyuncu oldu. 1970 yılında Avustralya Açık şampiyonluğunu yaşadıktan sonra, kariyerinde profesyonel bir şekilde Lamar Hunt'ın World Championship Tennis takımıyla 5 yıllık bir sözleşme imzaladı.
Tenis bu kadar popüler bir oyun olmaya devam ederken, tenisçilerin yeterli ilgi ve kazancı görmediğini düşünüyordu. Böylelikle 1972 yılında, Association of Tennis Professionals (ATP) kuruluşuna destek vererek bu konudaki düşüncelerini de göstermiş oldu.
O dönem Amerika’da ırkçılık yapılıyor ve siyahiler adeta bir köle muamelesi görüyordu. Ancak Arthur Ashe, bir siyahi olmasına rağmen, kariyerinde inanılmaz başarılara imza atmaya devam ediyordu.
1975 yılında en önemli tenis turnuvalarından olan Wimbledon finaline çıktı ve rakibi Jimmy Connors’u yenerek, Wimbledon turnuvasını kazanan ilk siyahi isim olarak adını tarihe yazdırdı. Arthur Ashe tenis tarihinde ve dünyasında 3 Grand Slam şampiyonluğu kazanan ilk ve tek Afro-Amerikan tenis oyuncusu konumunda. Ölümünden bu yana bu hiç değişmedi.
Arthur Ashe Özel Hayatı ve Hastalığı
Arthur Ashe kariyer yaşamı boyunca birçok başarıya imza atmaya ve siyahi ırkının cesaretle bayrağı taşıyan öncüsü olmaya devam etti. Tarihler 1977’yi gösterdiğinde ise fotoğrafçı Jeanne Moutoussamy ile evlendi. İkili bir kız evlat edindi ve ismini Camera Ashe koydular.
Tarihler 1979 yılını gösterdiğinde, sporcu Arthur Ashe herkesi şaşırtarak kalp krizi geçirdi ve acilen bypass ameliyatına alındı. Atletik sporcu nasıl olmuştu da kalp krizi geçirmişti? Ameliyattan sonraki iyileşme dönemi iyi geçti ve tekrar kariyerine dönmek istedi.
Ancak bir süre sonra yeniden kalp krizi geçirdi ve nedeni araştırıldığında ise, ameliyat esnasında yapılan kan nakliyle AIDS (HIV) virüsü bulaştığı tespit edildi.
Arthur Ashe ve eşi hastalığını gizleme kararı aldı ve tedavisi devam ederken, aktif kariyerini de sonlandırdı. Ancak mücadele etmekten hiç vazgeçmedi ve ırkçılığa karşı sivil girişimlerde bulunmaya devam etti.
AİDS hastası olduğunu duyan bir gazeteci ona haberi sorduğunda artık saklamama kararı aldı ve hastalığını kamuoyuna açıkladı. O zamanlar oldukça yaygın olan AİDS hastalığına dikkat çekmek ve mücadeleyi bırakmamak için Arthur Ashe Derneğini ve Halk Sağlığı için Arthur Ashe Enstitüsünü kurdu. 1985 yılında ırkçılıkla ilgili girişimlerinden dolayı tutuklandı.
Siyahi olarak halkının gördüğü zulüme dikkat çekerken, akıllardan çıkmayan bir cümleyle durumu aslında özetlemişti. Ashe, “Siyahi olmak, AIDS olmaktan daha zor.” derken haksız da sayılmazdı.
Aktif olarak sporu bıraktıktan sonra dergi yazarlığı, televizyon yorumculuğu gibi birçok işle ilgilendi. Özellikle AIDS ile ilgili bilinen yanlış algıları yıkmak için insanları bilgilendirmeyi amaçlıyordu. 1988'de üç ciltlik bir kitap çıkardı. A Hard Road to Glory: A History of the African-American Athlete: Zafere Giden Zorlu Yol: Bir Afikalı-Amerikalı Atlet Tarihi kitabı için 6 yıl boyunca araştırmalar yapmıştı.
Arthur Ashe Ölümü
Arthur Ashe, 6 Şubat 1993 yılında AIDS’e bağlı zatürre nedeniyle hayata gözlerini yumdu. Bu efsanevi tenisçi vasiyeti üzerine çok sevdiği annesinin yanına, Richmond'daki Woodland Mezarlığına gömüldü. Cenaze törenini, düğün törenini yöneten Andrew Young yaptı. Onun ölümü büyük bir şok etkisi yarattı.
Ölümünden sonra 1993 yılında dönemin ABD Başkanı Bill Clinton tarafından Özgürlük Madalyası’na layık görüldü. Bu ırkçılık ile verdiği mücadelede belki de en önemli aldığı sonuçlardan birisiydi.
Arthur Ashe’nin anısına, her yıl New York eyaletinde düzenlenen ABD Açık Grand Slam turnuvasının oynandığı Flushing Meadows tesislerindeki 23.000 bin kişilik stada Arthur Ashe ismi verildi.
Arthur Ashe Sözleri
Arthur Ashe hayatı boyunca verdiği mücadelelerin yanında sözleriyle de insanı etkilemeyi başarıyordu. Özellikle hastalığa yakalandıktan sonra birçok hayranı ona mektup göndermeye başlamıştı. Arthur Ashe onlara elinden geldiğince cevap vermeye çalışıyordu. Bir gün özellikle bir mektup dikkatini çekti.
Mektupta ona, "Böyle kötü bir hastalık için neden Tanrı seni seçti?" yazılmıştı.
Arthur Ashe ise bu kişiye, hepimize ders olacak nitelikte bir mektupla karşılık verdi.
"Her yıl dünyada 50 milyon çocuk tenis oynamaya başlar. 5 milyon çocuk tenis oynamasını öğrenir. 500 bin sporcu profesyonel tenise geçer. 50 bin sporcu tura katılır. 5 bin sporcu Grand Slam oynar. 50'si Wimbledon oynar. Dördü yarı final ve ikisi finale çıkar. Wimbledon kupasını elimde tutarken Tanrı'ya asla "Neden ben?" diye sormadım.” {alertInfo}
- Mutluluk insanı tatlı yapar. Başarı ışıltılı. Zorluklar güçlü. Hüzün insanı insan yapar. Yenilgi mütevazı. Tanrı'ya asla, 'Neden ben?' diye sormayın. Ne olacaksa zaten olur.
- Olduğunuz yerden başlayın. Sahip olduklarınızı kullanın. Elinizden geleni yapın.
- Ben gayretimle devam etmeye çalıştım. Çünkü bu, değerli ve kalıcı bir şeye ulaşmamın tek yoludur.
- Aldıklarımızla hayatımızı kazanırız, verdiklerimiz ise hayatı hayat yapar.
- İdeal tutum fiziksel olarak gevşek, zihinsel olarak sıkı olmaktır.
- Bilge bir insan yavaşça karar verir ancak bu kararlara uyar.
- Başarının önemli bir anahtarı kendine güvendir. Kendine güvenin önemli bir anahtarı hazırlıktır.
- Başarı bir yolculuktur, hedef değil. Yapmak genellikle sonuçtan daha önemlidir. Herkes 1 numara olamaz.
- Gerçek kahramanlık ölçülü olmalıdır. Bedeli ne olursa olsun başkalarının kaybetmesi değil, bedeli ne olursa olsun başkalarına hizmet etmeyi gerektirir.
Bugün hala kırılamayan rekorlara imza atan Arthur Ashe, siyahi vatandaşlarının gurur kaynağı haline gelmiş birisiydi. Başarı ve olgunluğun getirdiği bir azimle kazanmaya, birçok şampiyonluk elde etmeye devam etti. Bugün ondan bahsederken, “Tanrı’ya neden ben? diye sormayın.” sözü aklımıza geliyor. Bütün başarısına rağmen kibri kenara bırakan, tenis tarihinin önemli isimlerinden Arthur Ashe kimdir? Hayatı, hastalığı ve ölümü hakkında değerli bir içerik kaleme almak istedik. İsmini hiç duymadıysanız, işte şimdi duydunuz. Bu mücadele ve başarıyla dolu hikâyeye tanık olmak onur vericiydi. Hayatta mücadele vermekten asla vazgeçmeyin. Ne olursa olsun pes etmeyi asla düşünmeyin. Arthur Ashe’nin de söylemiş olduğu gibi: “Aldıklarımızla hayatımızı kazanırız, ancak verdiklerimiz ise hayatı hayat yapar.”