Başrollerinde Chris Evans ve Ana de Armas‘ı buluşturan Apple orijinal yapımı Ghosted'ı izlediniz mi? Açıkçası bu kadar reklamı yapılan bir filmin, en azından beklentilerin bir kısmını dahi olsa karşılamasını beklersiniz ve bu olmadığında ise hayal kırıklığı duyarsınız. Ghosted için de durum tam olarak böyleydi diyebilirim. Ghosted filmini izlemeden evvel, Ghosted film yorumunu merak edenler için bu yazıyı kaleme almak istiyorum.
AYRICA: Ego (2013) Film Yorumu - Tavsiye Aşk Filmi
Ghosted, özellikle güçlü bir auraya sahip iki önemli isim nedeniyle oldukça merak ediliyordu. Chris Evans, biliyorsunuz Marvel'in önemli süper kahraman oyuncularından birisiydi, The Gray Man filminde de birlikte rol aldığı Ana de Armas ise özellikle son dönemlerde yıldızı daha da parlayan yetenekli ve güzel bir oyuncu olarak başarılı işlere imza atıyor. Bu iki oyuncuyu romantik bir çift olarak, en azından güçlü bir hikayenin içerisinde görmeyi beklerken, işler tam tersi yönünde seyretti.
Film, Cole Turner (Chris Evans) ile Sadie Rhodes'nin (Ana de Armas) tanışması ile başlıyor. Cole, tarihe meraklı, bitkilerden anlayan, babası rahatsız olduğu için içinde bulunduğu duruma çakılıp kalan bir çiftçi. Çiftlikte babasına yardım etmek için kaldığından beri tekrar kendi hayatına atılmamış, üstelik kız arkadaşından yeni ayrılmış, daha doğrusu terk edilmiş durumda. Aynı zamanda astım hastası ve bazı takıntılı durumlara sahip. Astım ilacına ve para kutusuna takip cihazı takan, sevgililerine onları bıktırana kadar mesaj atan birisi. Aşırı ilgi göstermeyi seven ve aynı zamanda aşırı ilgiye ihtiyaç duyan birisi.
Sadie ise CIA için çalışan önemli bir ajan ve yakın zamanda başka bir ajanın ölümü nedeniyle hayatı ve içinde bulunduğu durumu sorgulamaya müsait durumda. İşi nedeniyle çok sık seyahat eden, hayatına birini almaktan, birini umursamaktan korkan bir kadın. Yol üzerinde durup bir şeyler satın almak için pazara uğramaya karar verince pazarda satış yapan Cole ile karşılaşıyor. Sadie, bitki standındaki bir çiçeği çok beğeniyor ve almak istiyor ancak bir çiçeğe bakabilecek kadar evde bulunmadığı, çok sık seyahat ettiği için Cole o çiçeği ona vermek istemiyor. Daha az ilgi isteyen bir çiçeği, bir kaktüs almasını öneriyor. Diyalog tartışmaya dönüşüyor ve ikili arasındaki garip çekim etraftaki kişiler tarafından fark ediliyor. Sadie çekip gittiğinde, stanttaki bir arkadaşı Cole'a, Sadie ile aralarındaki cinsel gerilimin yüksek olduğunu, tartışırlarken aslında flört ettiklerini söylüyor. Cole bu yorum üzerine Sadie arabasına binip uzaklaşmadan ona yetişmek için peşinden koşuyor.
Bir kahve ile başlayan diyalog uzuyor ve birlikte koca bir gün geçiriyorlar. Hemen her şeyden konuşuyor, birlikte vakit geçirmekten de hoşlanıyorlar. Aralarındaki uyumun farkında olarak, kaçınılmaz bir birlikteliğe sürükleniyorlar. Ancak çok geçmeden Sadie hiçbir haber vermeden ortadan kayboluyor. Cole'un mesajlarını cevapsız bırakıyor, sanki hiç var olmamış gibi Cole'un hayatından çıkıyor.
Bu noktada, en azından hikayenin bu başlangıç kısmının biraz daha derin işlenmesini beklerdim. Hikayelerin izleyiciye daha derin bir şekilde aktarılması, sayılı gün bile olsa o günlerin izleyiciye dolu dolu geçmesi gerektiğini düşünüyorum. Sadie ve Cole'un arasındaki uyum, o kadar yüzeysel geldi ki, izleyicinin tam anlamıyla "peşinden koşacak bir aşk" teması aldığına inanmıyorum. Özellikle Cole gibi, ülke dışına çıkmamış, kendi hayatını babasına yardım etmesi gerektiği için tam olarak yaşayamayan ve yarım kalmış kitabını bir türlü bitiremeyen, kendi hapsolduğu yaşamın içerisinden çıkamayan birisinin kabuğundan çıkması için güçlü duyguların ve güçlü bir aşkın varlığı gerekir. Bir önceki ilişkisinde de aynı sorunları yaşayan Cole'un, tamamen farklı bir ilişkiyle kendini açmasını beklerdim ancak Sadie de tıpkı önceki kadınlar gibi Cole'u terk edip gidince, Cole bu sefer onun peşinden gitme kararı alıyor.
Ancak Sadie'nin nerede olduğunu bilmeden onu nasıl bulabilir? Şaşırtıcı ve biraz da saçma bulduğum bir şekilde, astım ilacının üzerine bıraktığı takip cihazı ile Sadie'nin yerini tespit ediyor. Kendi astım ilacı Sadie'nin çantasında kalmış ve takip cihazına göre Sadie, Londra'da görünüyor. Daha önce ülke dışına çıkmaktan ürken Cole, bir bavul hazırlayıp üzerine düşünmeden Londra'ya uçuyor. Garip, değil mi? Eğer buna değecek bir aşk hikayesi yaşamış olsalardı bu anlamlı olabilirdi ancak hiç de anlamlı gelmiyor.
Cole, Sadie'yi ararken, onun Taxman olduğunu düşünen silah tüccarı teröristler tarafından kaçırılıyor. Hikayenin aksiyon kısmı tam olarak burada başlıyor. Taxman olarak aradıkları kişi aslında Sadie. Ancak Cole'un Taxman olduğunu düşünerek ondan bilgi almak için uğraşıyorlar. Ancak Sadie onu kurtarıyor ve Cole, onun aslında bir CIA ajanı olduğunu bu şekilde öğreniyor. Hikayenin bundan sonrası absürt bir aksiyon anlayışı ile devam ediyor. Apple bu filmi neden yapmış bilmiyorum. Galiba ortaya koydukları yapım tam olarak izleyiciye derinlik katmadan, kendi kendine dalga unsuru olmak ve biraz da alaya almak için yapılmış. Aksiyon sahnelerinin gerçek olabilirliği insanı şaşırtıyor, bu kadar da olmaz denilen olaylar ve sık sahne geçişleri garip bir döngüde ilerliyor, asla tatmin etmiyor. Film aslında yıldızlar geçidinden oluşuyor. Adrien Brody, Marwan Kenzari, Sebastian Stan, Anthony Mackie ve Ryan Reynolds gibi sürpriz isimler bir anda film sahnesine dahil olurken, altta yatan komedi vurgusu ile geldikleri gibi tekrar yok oluyorlar. Önüne geleni filme almışlar gibi...
Açıkçası Chris Evans, Cole Turner rolüne pek uymamış gibi, bilemiyorum. Bu role daha çok Ryan Reynolds uygun olurdu. Ryan Reynolds'un doğasında komedi var; konuşması, mimikleri ve tarzı "kendini ciddiye almayan bir aksiyon filmi için" biçilmiş kaftan olurdu hiç şüphesiz. Anın ciddiyetine rağmen Ryan Reynolds'u izleyenler bilir ki, absürt durmayan bir komedi ile izleyicileri güldürmeyi başarabiliyor. Ghosted filminde dahil olduğu bir dakikalık sahnede bile bu konuda ustalığını konuşturmayı başarıyor, açıkçası onu izlemek ayrı bir keyif.
Ghosted'a 10 üzerinden kaç puan verirsin diye sorarsanız, sanırım 5 puan verebilirim. Bu puanı bile epey düşünerek verdim. İzlemezseniz bir şey kaybetmezsiniz. Benim için, izlemek için izlenen bir film çalışması olmuş diyebilirim. Bu yazımda, Ghosted film yorumunu merak edenler için, sizlerle filmle ilgili yorumlarımı paylaşmaya gayret ettim. İşin özeti olarak şunu söyleyebilirim ki: kötü bir çalışma bile reklamı çok iyi yapılırsa süper bir rağbet görür. Ghosted'a tam olarak kötü diyemem ama reklamı çok iyi yapıldı diyebilirim. Buna rağmen beklentilerin oldukça altında kalan bir film oldu. Yine de son karar sizlerin elbette... İzleyin, görün ve benimle aynı fikirde olup olmadığınızı düşünün.